Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Modern’de; “Sokaklarımızın ateşe verilmesinden, edep ve insanlık sınırını aşan hakaretlere varıncaya kadar her yola başvurdular. Farklı düşünen sanatçılarımızı tehdit ettiler. Üzerlerine mahalle baskısı kurarak, bir korku iklimi oluşturarak bu insanları sindirmeye çalıştılar. Ülkenin, milletin, hatta doğrudan sanatçılarımızın hayrına olan işlerde bile maalesef bu hoyrat tavırlarından vazgeçmediler. Biz bu sıkıntıların hepsini de göğüsledik, her tuzağı bozduk, her engeli aştık ve bugünlere geldik” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün İstanbul Modern’in yeni binasını ziyaret etti. Erdoğan, burada şunları kaydetti:
“BURADAKİ GENÇLERİMİZLE BİRLİKTE TÜM MİLLETİMİZİN 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI’NI TEBRİK EDİYORUM”
“Gençlerimizin bayramı olan 19 Mayıs, mensubu olmaktan şeref duyduğumuz aziz milletimizin işgal girişimleri karşısında direniş azminin sembolü, hürriyet aşkının en güçlü nişanesidir. Bu tarih esarete karşı özgürlüğün, yılgınlığa karşı umudun, Anadolu’nun dört bir köşesinden yükselmeye başladığı bir dönüm noktasıdır. Tüm yokluklara ve imkansızlıklara rağmen vatanımızı işgalden kurtaran 19 Mayıs ruhunu yaşatmaya, gelecek nesillere aktarmaya devam edeceğiz. Gazi Mustafa Kemal, 19 Mayıs’ta yaktığı istiklal meşalesini, dört yılı aşkın çetin bir mücadelenin ardından 29 Ekim 1923’te son devletimiz Cumhuriyeti’mizin kuruluşunun ilanıyla zirveye taşımıştır.
İnşallah biz de Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl dönümünde Türkiye Yüzyılı’nın inşasını başlatıyoruz. Geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz evlatlarımıza, üzerinde gururla yaşayabilecekleri büyük ve güçlü bir Türkiye bırakmak istiyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımızı da zaten uzun süredir yürütüyoruz. Her yıl ortalama yüzde 5,5 oranında büyüyerek, milli gelirimizi 236 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına getirmek bunun hazırlığıdır. İstihdamı, ihracatı, turizmi üç kat, beş kat, 10 kat arttırmak bunun hazırlığıydı. Hedeflediğimiz büyük şahlanışı gerçekleştirebilmemiz için ihtiyacımız olan ne varsa hepsini tek tek tamamlayarak ülkemizi bugünlere hazırladık. Önümüzdeki dönem de çok daha güçlü, çok daha kararlı bir şekilde kalkınma hamlelerimizi sürdüreceğiz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yıldönümünü 85 milyon olarak hep birlikte ülkemize ve milletimize yakışır bir özgüvenle kutlayacağız.
“ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BİNASINI, DAHA İYİSİNİ YAPMAK İÇİN HAREKETE GEÇTİĞİMİZDE BİZE NASIL HAKARET ETTİKLERİNİ HATIRLAYIN”
İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı görevini devraldığımız günleri hatırlıyorum. Bu şehirde Osmanlı döneminden kalma kültür sanat eserlerin çoğu ya tahrip edilmiş ya görmezden gelinmişti. Cumhuriyet döneminde yapılan üç beş eser ise şehrin ne potansiyelini taşıyabilecek ne de ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumdaydı. Biz belediye başkanlığı dönemimizde sadece şehrin su, temizlik, ulaşım, çevre ve diğer sorunlarını çözmekle kalmadık. Aynı zamanda İstanbul’a güçlü bir kültür sanat altyapısını kazandıracak ilk adımları da attık. Bunlardan en önemlisi Haliç Kongre Merkezi’dir. Haliç Kongre Merkezi’nin çevresini, durumunu İstanbullular gayet iyi bilir. Orası mezbahanelerin olduğu yerdi. Orayı şu andaki Haliç Kongre Merkezi’ne dönüştürdük. Bunu dönüştürürken de bir taraftan o kokulardan geçilmeyen Haliç’i bugünkü hale getirdik. Başbakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığımız dönemlerinde ülke geneline yaydığımız bu hassasiyeti önümüze çıkartılan engellere rağmen hiç kaybetmedik. Taksim’deki temelinden yıkılmaya başlayan Atatürk Kültür Merkezi binasını, daha iyisini, İstanbul’a daha yakışanını yapmak için harekete geçtiğimizde bize neler dediklerini, nasıl hakaret ettiklerini hatırlayın. Aynı şekilde Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nu yıkıyoruz, buraya daha güzelini, daha büyüğünü yapacağız dediğimizde de neler yaptıklarını yine hatırlayın.
Tarihi yarımadayı geliştirmek için attığımız her adımda bize neler yaptılar neler. Ama biz aldırış etmedik, işimize baktık. Hatta içinde bulunduğumuz şu bölgenin, şu sahil malum antrepolarla doluydu ve bu antrepolar da iş görmez, işe yaramaz haldeydi.
Oya Hanım, Bülent Bey, Eczacıbaşı ailesi bu işi çok kararlı bir şekilde ele aldılar ve ilk etabında 4 nolu antrepo hemen hamdolsun bir müzeye dönüştü. Ama İstanbul Modern olarak bu işin ikinci etabının ben doğrusu onu da hayal etmiyordum. İkinci etaba da girilince işte şu andaki İstanbul Modern’i görmüş olduk ve bununla da inanıyorum ki dünya İstanbul’u, İstanbul Modern ile çok daha farklı bir şekilde tanıyacaktır.
“FARKLI DÜŞÜNEN SANATÇILARIMIZI TEHDİT ETTİLER”
Her biri şehrin kültür sanat hayatına katılan yeni bir renk olan kültür merkezlerine çıkartılan zorlukları da hatırlayalım. İşte Rami Kışlası bunlardan bir tanesi. Şimdi Rami Kışlası Ankara’da Millet Kütüphanesi’nden sonra en büyük kütüphanemiz oldu. Doluyor taşıyor. 24 saat gençlere açık, ikramlarıyla, her şeyiyle bir başka. Nasip olursa bugün Rami Kışlası’nda gençlerle bir araya geleceğim. Onlarla bu bayramı kutlayacağız. Sokaklarımızın ateşe verilmesinden, edep ve insanlık sınırını aşan hakaretlere varıncaya kadar her yola başvurdular. Farklı düşünen sanatçılarımızı tehdit ettiler. Üzerlerine mahalle baskısı kurarak, bir korku iklimi oluşturarak bu insanları sindirmeye çalıştılar. Ülkenin, milletin, hatta doğrudan sanatçılarımızın hayrına olan işlerde bile maalesef bu hoyrat tavırlarından vazgeçmediler. Biz bu sıkıntıların hepsini de göğüsledik, her tuzağı bozduk, her engeli aştık ve bugünlere geldik.
“NAZIM HİKMET’E VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILDIKTAN 58 YIL SONRA YENİDEN TÜRK VATANDAŞLIĞI VEREN BİZ OLDUK”
Kültür ve sanat hayatımıza zenginlik katacak bu alanda çeşitliliği arttırarak her türlü eseri, her türlü projeyi teşvik ediyoruz. Sanatımıza katkı veren herkese, tüm sanatçılarımıza destek olmayı görev telakki ediyoruz. Sanatçıları ve sanat dalları arasında ayrım yapan değil, tüm değerlerini bağrına basan kuşatıcı bir yaklaşımla hareket ediyoruz. Eskiden resmi ideoloji tarafından cezalandırılmış, yasaklanmış, ötelenmiş kim varsa, hangi fikir ve sanat insanımız varsa hepsine kucak açtık. Türk şiirinin duayen ismi Nazım Hikmet’e vatandaşlıktan çıkarıldıktan 58 yıl sonra yeniden Türk vatandaşlığı veren biz olduk.
Her yıl tevdi ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerimiz ile kültür sanat insanlarımıza sahip çıkıyoruz. Ülkemize, sanatçılarımıza ve sanat severlere hizmet edecek eserlerle kültür sanat dünyamızın fiziki alt yapısını güçlendiriyoruz. İstanbul’a Atatürk Kültür Merkezi’ni, Ankara’ya Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binasını kazandırarak önemli bir eksiği giderdik. Bir bütün olarak Cumhurbaşkanlığı külliyesi, bilhassa da Kongre ve Kültür Merkezi Sergi Salonu ve Millet Kütüphanesi gibi özgün mimari ürünü yapılarımızla tarihe imza attık. Her ne kadar birileri ısrarla bu eserleri karalamak için yalan ve iftira kampanyaları yürütse de milletimiz kendisine kazandırdığımız bu değeri görüyor, takdir ediyor. Diğer yandan, ülkemizin dört bir köşesinde faaliyet gösteren kültür merkezlerimizin sayısını 42’den 122’ye çıkardık.
“ŞİMDİYE KADAR YAKLAŞIK 12 BİN ESERİ YENİDEN AİT OLDUĞU TOPRAKLARA KAVUŞTURDUK”
Yurt içinde 5 bin 800 vakıf kültür varlığının restorasyon veya onarımını gerçekleştirdik. Ülke genelinde 165 müzeyi mevcut yerlerinde onarım, restorasyon ile tamamen yeniledik. Ayrıca 59 yeni müzeyi ilk kez ziyarete açarken 23 müzemizin de binasını yeniden yaptık. Koleksiyonu ile dünyanın sayılı örnekleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni restore ettik. İslam Medeniyetleri Müzesi’nden İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne, İzmir Kültür Sanat Fabrika’mızdan Adana Milli Mensucat Fabrikası Müzemize kadar nice eseri ülkemize kazandırdık. Ayrıca Türkiye’den yurt dışına kaçırılan eserlerin tekrar vatanına dönmesi için yoğun çaba sarf ettik, bir bölümünü naklettik, hala çalışmaları devam eden birçok objeler var. Yaptığımız hukuki ve diplomatik çalışmalar neticesinde şimdiye kadar yaklaşık 12 bin eseri yeniden ait olduğu topraklara kavuşturduk. Tiyatrodan operaya, sinemaya, tezhipten minyatüre kadar her alanda sanatın ve sanatçılarımızın yanında olmayı görev addediyoruz.
Amacımız, Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılını kutlayacağımız 2023’e daha güçlü, daha üretken, daha zengin ve daha özgür bir iklimde girmektir. Bu yolda Türkiye’nin değerlerini, ülkemizin bu alandaki zengin birikimini tüm renkleri ile kucaklamaya devam edeceğiz.”